29 Aralık 2009 Salı

Karanlıkta Dans



Trier'in en çok eleştirilen ve dalga geçilen filmi Karanlıkta Dansı 1997 yılında Danimarka'da çekeceğini söylediği zaman herkes şüphe dolu gözlerle bakmaya başlar. Çünkü Danimarka'da yıllardır, müzikal çekilmemiştir ve Trier'in müzikal çekeceğine de herkes şüpheyle yaklaşır.
Trier her ne kadar "Tür filmleri kabul edilemez" manifestosuna uysa da bu filmle kendi kuralını yıkmış ancak yine de bir tür filminde kendi tarzını konuşturmaktan vazgeçmemiştir. El kameralarıyla çekilen görüntüler, Selma'nın hayalindeki müzikler... Alışageldiğimiz müzikallerdeki iyimserlik yoktur aksine karamsar bir hava vardır Karanlıkta Dans filminde. Herşeye rağmen Björk'ün muhteşem performansı damga vurur filme.
Film eleştirmenler tarafından dalga geçilip, alay konusu olsa da Cannes'da 2000 film festivalinde Altın Palmiye kazanır. Björk'te en iyi kadın oyuncu ödülünü alır.

Amerika'ya 10 yaşındaki oğlu Gene ile göç eden ve bir karavanda yaşayan Çek asıllı Selma Jezkova (Björk) kalıtsal bir hastalık yüzünden kör olmak üzeredir. Bu hastalığın oğlunu da etkileyeceğini bilen Selma, çelik fabrikasında canla başla çalışarak biriktirdiği parayla oğlunu ameliyat ettirmek istemektedir.

Selma en çok Hollywood müzikallerinden etkilenir. Ve müzikalleri dinlerken gözlerini kapatarak kendini bir kaç dakikalığını da olsa müzikten ve müzikallerden oluşan bir dünyanın içinde hayal eder ve mutlu olur..


Komşusu ve ev sahibi olan Polis Memuru Bill, bir gün Selma'nın parasını çalınca Selma onu öldürmek zorunda kalır ve hapisin yolunu tutar. Böylece trajedi başlar.


Yönetmen : Lars von Trier
Senaryo : Lars von Trier
Oyuncular : Björk, Catherine Deneuve, David Morse, Peter Stormare, Udo Kier

25 Aralık 2009 Cuma

Karanlıktakiler


Egemen (Erdem Akakçe) 30’lu yaşlarını aşmış, bir reklam ajansında ofis boy olarak çalışan ve ilerleyen yaşına rağmen annesi Gülseren (Meral Çetinkaya) ile aynı evde yaşamak zorunda olan genç bir adamdır. Annesinin zihinsel kararmalarıyla geçen bir hayat Egemen için, evlerinin içine gizlenmiş, belki de sadece onlar için hazırlanmış ufak bir cehennem gibidir.
Gülseren içinse hayattaki tek varoluş nedenidir Egemen. Gerisi, kendisini hapsettiği evinde yaşadığı bitmeyen bir huzursuzluk ve tedirgin bir ruhtur. Yanında olmasını istediği tek kişi Egemen’dir. Oğlunun kendisinden ayrılmasına dair en ufak bir düşünce bile bir çılgınlık nöbetine girmesi için yeterlidir.
Egemen’in tüm hayatını geçirdiği bu cehennemden uzaklaşarak, rahat nefes alabildiği, normal bir hayata yaklaştığı tek yerse çalıştığı reklam şirketidir. İşi sayesinde dış hayatla bir bağ kurmak az da olsa annesinin karanlık dünyasından uzaklaştırır Egemen’i. Öte yandan patronu Umay’a (Derya Alabora) duyduğu ilgi genç adam için büyük bir açmazdır. Annesinin varlığı bu ilgi önünde koca bir engeldir. Çaresizliği artan Egemen iki kadın arasında sıkışıp kalır.



Çağan Irmak imzalı Karanlıktakiler, karanlıkta kalan anne ve oğulun hikayesinin anlatıldığı bir film. Film durağanlığına rağmen akıcı, neden ve ne olacak gibi soruları sormanıza neden oluyor. Meral Çetinkaya nın oyunculuğu göz dolduruyor. Uçlarda gezinen akıl hastası bir anne ve 30 yaşın üzerinde ona bakmak zorunda kalan, sevdiği insan ile annesi arasında kalan, zaman zaman delirme noktasına gelen bir evlat.
Bazı filmleri ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Arası yoktur. Çağan Irmak'ın kendisi için yaptığı Karanlıktakiler filmi de bu tür filmlerden.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Christina Ricci


1980, Santa Monica, Kaliforniya doğumlu İtalyan asıllı Amerikalı oyuncu Christina Ricci, 7 yaşındandan beri sinemanın içinde. İlk başrolünü " The Twelve Days of Christmas " adlı filmiyle kazandı ve kısa zamanda ajansların dikkatini çekmeyi başardı. Onu üne kavuşturan film ise Cher ile birlikte oynadığı "Mermaids" filmi oldu. 1991 yılında "The Hard Way" adlı filmde küçük bir rolde yer alan Ricci, asıl şöhreti Addams Family ile yakaladı.
Eğitimi için sinemaya bir süre ara veren Ricci, bu duruma daha fazla dayanamadı ve sinemaya " Now and Then " adlı filmler geri dönüş yaptı.Aynı yıl Bill Pullman ile birlikte " Casper " filminde oynayan Ricci, ertesi yıl sırasıyla " The Secret of Bear Mountain " ve " The Last of the High Kings " filmlerinde yer aldı. 1997 yapımı " That Darn Cat " filminde başrol oynadıktan sonra giderek deneyimle birlikte harmanlaşan yeteneği su yüzüne çıkmaya başladı.
Ang Lee'nin beğeni toplayan aile draması " The Ice Strom "da duygusal açıdan ayrı olan bir anne babanın büyümüş de küçülmüş 14 yaşındaki çocukları Wendy'i canlandıran başarılı oyuncu, karakterin fazla seks düşkünü olmasından rahatsız olan ailesinin isteği üzerine, rolü geri çeviren Natalie Portman'ın yerine oynamaya hak kazandı.
Bu film kariyerinde önemli yer tutan filmlerden biri oldu. Ricci daha sonra Vincent Gallo'nun "Buffalo 66", Don Roos'un "The Opposite of Sex" ve Terry Gilliam'ın "Fear and Loathing in Las Vegas" filmlerinde benzer roller aldı. Senarist-yönetmen Sally Potter'ın II. Dünya Savaşı'nı konu alan dramı "The Man Who Cried" adlı filmde oynayan oyuncunun rol arkadaşları Johnny Depp, Cate Blanchett ve John Tutturro gibi deneyimli aktörlerden oluşuyordu. Aynı yıl "Bless The Child" adlı yapımda da yer aldı. Ricci'nin yakın arkadaşı olan Johnny Depp ile birlikte rol aldığı bir diğer film ise yönetmenliğini Tim Burton'nın yaptığı "Sleepy Hollow" oldu.
Ünlü aktris daha sonra 2003 yılında Charlize Theron ile birlikte "Monster" adlı filmde yer aldı. Ardından 2005 yılında "Cursed", 2007 yılında Samuel Jackson ile birlikte "Black Snake Moan" ve 2008 yılında "Speed Racer" adlı filmlerle karşımıza çıktı.

22 Aralık 2009 Salı

Sophia Coppola


Ailesinde bir çok ünlü insanı barındıran (Babası yönetmen Francis Coppola, kuzeni oyuncu Nicholas Cage, Büyükbabası müzisyen Carmine Coppola, büyükannesi oyuncu Italia Cappola) Coppola hanedenalığının son üyesi Sophia Coppola 5 Aralık 1971 de dünyaya geldi.
Moda desinatörlüğü, kostüm tasarımcılığı, TV sunuculuğu, senaryo yazarlığı, gibi çeşitli uğraşlarla uğraştıktan sonra babasının yönetmenliği altında "The Godfather" (1972), "Rumble Fish", "The Outsiders" (1983) ve "The Cotton Club" (1984) filmlerinde “Domino” adıyla rol aldı.
Oyuncu olarak asıl ününü "The Godfather, Part III" filminde Mary Corleone rolüyle yaptı.
Sophia uzun boyu ve fazla estetik olmayan burnu ve Kaliforniya aksanı yüzünden eleştirmenler tarafından epeyce alay konusu olduğu bu rolü babası için yapılmış bir özveri olarak nitelendiriyor. Zira Mary Corleone olarak asıl düşünülen aktrist Winona Ryder son dakikada Coppola’larla olan anlaşmasını nedensiz olarak bozmuştu.
Bu eleştiriler Sophia Coppola’yı yıldıracağına aksine kamçıladı ve "Inside Monkey Zetterland" (1992) "Star Wars: Episode I -- The Phantom Menace" (1999) filmlerinde yardımcı rollere çıkarak oyunculuk kariyerine devam etti.
Tüm bu uğraşlarından sonra babasının izinde yürümeye karar vererek 1998 yılında siya-bayaz çekilen ve bağımsız kanallarda büyük ilgi gören "Lick The Star" ı yazdı ve yönetti.
2000 yılında yönettiği Jeffrey Eugenides'in romanından uyarlama bir proje olan "The Virgin Suicides" filmi gösterildiği Cannes ve Sundance film festivallerinde büyük ilgi topladı ve Sophia Coppola’yı geleceğin ümit vaat eden genç yönetmenleri arasına soktu.
Ardından senaryosunu kendi hayat hikayesinden esinlenerek yazdığı 2003 yapımı "Lost In Translation" filmi ile en iyi senaryo dalında Golden Globe ödülünü aldı.
Hem Oscar hem de en kötülere verilen Razzie Ödülüne alan ender sanatçılardan biridir.

Yönetmenlik Yaptığı Filmler

1996 Bed, Bath and Beyond
1998 Lick the Star
1999 The Virgin Suicides
2003 Lost in Translation
2006 Marie Antoinette

17 Aralık 2009 Perşembe

Masum Sesler

Silahları sevmem, birçok insan gibi savaşları da sevmem. Hatta pasifistim. Ama şu bir gerçek ki bir çok insan, kendi ülkeleri adına, toprakları adına, aileleri adına, daha iyi bir gelecek adına savaşmak zorunda kalıyor ve ne yazık ki bu savaşlardan en çok yara alan, masum çocuklar oluyor. Resmi olmayan rakamlara göre; yaklaşık 40 tan fazla ülkede 300 binin üzerinde çocuk silah altında. Onlar çocuk askerler...


Latin Amerika'nın cinayetleriyle ün yapmış ülkesi El Salvador'da yaşananları anlatan filmin yönetmeni Lois Mandoki. Carlos Padilla ve Leonor Varela'nın başrolünü üstlendiği film, yaşananları 11 yaşındaki Chava'nın gözünden anlatır. 12 yaşına girmek istemeyen, savaşmak değil oyun oynamak isteyen, küçücük yüreklerinde derin acılar biriktiren çocuklar.


12 yaşına gelen çocuklar, askerler tarafından okullarından, sokaklarından patates çuvalı gibi kamyonlara yüklenirler. Chava, 1980’lerin El Salvador’unda, annesi ve kardeşleriyle yoksulluk ve sefalet içinde yüzerken, bir yandan da acı gülümsemenize neden olan bir masumiyetle, insani değerleri olan bir çocukluk geçirmeye çalışır.

Andre Abujamra’nın müziklerini yaptığı film, içinize işlerken, filmden kolay sıyrılmanız mümkün olmuyor. Başka yerlerdeki başka hayatlarını anlamak, anlamlandırmak için Masum Sesler filmi bulunmaz bir fırsat.

14 Aralık 2009 Pazartesi

Şiddeti Aklama Öyküsü-Katil Doğanlar


Günümüzde medya şiddete çok yer vermekte ve şiddet her gün medyaya biraz daha egemen olmaktadır. Sadece haberlerde ve haber programlarında değil, dizilerde, filmlerde, hatta eğlence programlarında bile şiddete çokça yer verilmektedir. Asıl tehlike ise şiddeti kabul edişimizdir ve şiddet içeren programlar daha çok ilgi çeker.
Son zamanlarda şiddet ülkemizde de artmıştır ve yapılan araştırmalar göstermiştir ki, şiddet uygulayan bir çok insan, genel olarak aileleri tarafında fiziksel ya da sözsel şiddette maruz kalmıştır.

Senaryosunu Tarantino'nun yazdığı, yönetmenliğini Oliver Stone'un yaptığı Katil Doğanlar da bir şiddet ve şiddeti aklama öyküsünü anlatır. Şiddet aklanır mı? Aklanmaması gereken bir olgudur aslında fakat ne yazık ki çağımızın medyası sayesinde şiddet aklanır. O kadar farklı şekilde gider ki olayların, tanımadığımız katillere bile hayranlık besleriz. Hepimiz o karakterin rollerine bürünürüz. Şiddet meşru olarak gösterildikçe, dizilerde, sinemalarda ve hatta eğlence programlarında bile daha nice Polat Alemdarlar, Çakırlar çıkacaktır.

Mallory, babasının sürekli cinsel tacizine uğrar. Bir gün evlerine et getiren Mickey ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Mallory'nin babasını öldürerek ilk cinayetlerini işlerler. Ve bundan sonra, arkalarında, yaptıklarını anlatmaları için, daima bir adam bırakırlar. Öldürdükçe de özgürleştiklerini düşünürler. Şiddeti bir kahrmanlık olarak gösteren medya da,arkalarında bıraktıkları onlarca ölüye rağmen, Mickey ve Mallory'yi ilahlaştırır.

8 Aralık 2009 Salı

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak


Her şey elektriğin bir olmadığı bir köy ilkokuluna seyyar sinema gelmesiyle başlar. Bir motopompa monte edilmiş jenaratörün ürettiği elektrikle çalışan bir göstericiyle ilkokulda film gösterimi yapar. Elektrik bile bu karanlık köyde, sinemanın herkes üzerinde etkisi farklıdır.
Böyle başlar yakın zamanda kaybettiğimiz değerli yönetmen Ahmet Uluçay'ın sinema serüveni. Ne kadar vazgeçirmeye çalışsalarda vazgeçmez sinema sevdasından. Önce kısa filmler yapar. Ödüller alır kısa filmleriyle. İlk uzun metraj filmi "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" ta ise kendi hikayesini anlatır Ahmet Uluçay ve toplar ödülleri.Aldığı ödüller 34. Uluslararası Rotterdam Film Festivali. 2005
37. Sinema Yazarları Derneği, Türk Sineması Ödülleri, En İyi Film. 2004
37. Sinema Yazarları Derneği, Türk Sineması Ödülleri, En İyi Yönetmen. 2004
37. Sinema Yazarları Derneği, Türk Sineması Ödülleri, En İyi Senaryo. 2004
45. Uluslararası Selanik Film Festivali, Özel Mansiyon Ödülü. 2004
23. Uluslararası İstanbul Film Festival, En İyi Film Ödülü.
26. Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali, En İyi Film, Altın Antigone Ödülü.
52. Uluslararası San Sebastian Film Festivali, Jüri Özel Ödülü.
16. Ankara Uluslararası Film Festivali, Umut Veren Sanatçı (Boncuk Yılmaz)
16. Ankara Uluslararası Film Festivali, Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu (İsmail Hakkı Taslak)
16. Ankara Uluslararası Film Festivali, Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu (Kadir Kaymaz)
16. Ankara Uluslararası Film Festivali, En İyi Kurgu (Mustafa Presheva)
1. Karadeniz Film Festivali, En İyi Yönetmen Ödülü. 2005
1. Karadeniz Film Festivali, En İyi Debut Film. 2005
Son çekeceği film "Bozkırda Deniz Kurdu" ydu. Ne yazık ki filmini bitiremeden aramızdan ayrıldı. Huzur içinde yatsın.

Recep ve Mehmet yazları Kütahya'nın Tavşanlı ilçesi yakınlarında ki bir köyde çıraklık yapan iki arkadaştır. Recep, karpuz satıcısının, Mehmet ise bir berberin çırağıdır. İkisi de sinemaya delice tutkundur. Bu tutkunun sonucunda köydeki evlerinin, terk edilmiş ahırında bir projeksiyon makinesi yapmaya çalışırlar. Fakat, onların bu çalışmalarını, kimse ciddiye almaz. Ne aileleri, ne kasabadaki sinema salonunun sahibi, ne çevrelerindeki insanlar. Onlar fakir bir köylü çocuğudur ve daha yararlı işler yapmalıdırlar. Bu çocukların sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisi köyün delisi Deli Ömer'dir.

O yaz sandıklarından çok daha fazla genişletecektir ufuklarını. Recep, kelek çıkan karpuzları toplamaya gelen Nezihe ile ahbap olur ve kadının evine arada bir yemek yemek için gidip gelmeye başlar. Tüm hayallerinin ötesinde bir duyguyla tanışır ve aşık olur. Aşk, iş, hayaller…

Yönetmen: Ahmet Uluçay
Senaryo : Ahmet Uluçay
Genel Yapım Sorumlusu : Ezel Akay
Oyuncular : İsmail Hakkı Taslak (Recep), Kadir Kaymaz (Mehmet), Gülayşe Erkoç(Nezihe), Boncuk Yılmaz(Nihal),Hasbiye Günay(Güler),Mustafa Çoban(Karpuzcu Kemal), Fizuli Caferov(Deli Ömer),Ahmet Uluçay(Berber), Aysel Yılmaz ( Recep'in Annesi)

2 Aralık 2009 Çarşamba

Javier Bardem



1969 doğumlu İspanyol aktör Javier Bardem, tiyatro ve sinema dalında pek çok oyuncu yetiştirmiş bir aileden geliyor. 6 yaşında sahneye çıkan ve gençliğinde pek çok televizyon dizisinde oynayana aktör, beyazperdeyle "The Age Of The Lulu" ile tanışır. Uluslararası alanda adını duyurmaya başlayacağı film ise, 1992 yılında rol aldığı "Jamon,Jamon" dur. Bu filmde oynadığı rolle İspanyol Oyuncular Derneği tarafından "En İyi Erkek Oyuncu" ödülüne layık görülür. Bu rolüyle aynı zamanda "Fotogramas" ve "The Saint Jordi" ödüllerinin de sahibi olur.
Rol aldığı filmlerin hemen hemen hepsinde İspanyol yönetmenlerle çalışma olanağı bulan aktör, asıl çıkışını ise, Küba'lı şair ve yazar Reinaldo Arenas'ın hayat hikayesinin anlatıldığı Before Night Falls ile yapar. Reinaldo'yu oynayan aktör, bu rolüyle Venedik Film Festivalinde En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alır.

Kendini sanatçı değil işçi olarak tanımlayan aktör, 2005 yılında eşcinsel evliliğin yasallaştırılmasından sonra "Gay olsam sırf kiliseye inat yarın gidip evlenirdim" diyerek büyük bir skandal yaratmıştır.

Filmografi:

1990 Las edades de Lulú

1991 Tacones Lejanos

1992 Jamón, jamón

1993 Huevos de oro

1993 El Amante Bilingüe

1994 Running Out of Time (Días contados)

1994 The Detective and Death (El detective y la muerte)

1995 Mouth to Mouth (Boca a boca)

1996 Éxtasis

1997 Live Flesh

1997 Perdita Durango

1999 Second Skin

1999 Washington Wolves (Los Lobos de Washington)

2000 Before Night Falls

2002 The Dancer Upstairs

2002 Mondays in the Sun

2004 Collateral

2004 The Sea Inside (Mar adentro)

2006 Goya's Ghosts

2007 Love in the Time of Cholera

2007 No Country for Old Men

2008 Vicky Cristina Barcelona