28 Ağustos 2010 Cumartesi

Bir Aşk Hikayesi - BİLEKKESENLER


Ölümden sonra hayatın olup olmadığı, bir çok insan tarafından merak edilen ve insanın kafasını kurcalayan konulardan biridir. Dinlerin verdiği cevabı tatminkar bulmayanlar, hayal güçlerine göre yanıt üretirler bazen ki bir kısımı bu hayallerini beyazperdeye uyarlar. Genelde bir araf, arada kalma durumu söz konusudur ki, yarım kalan işlerini bitirmeden dünyadan ayrılamazlar.
Bilek kesenler filmi ise biraz daha değişik bir bakış açısından bakmış, öteki taraf durumlarına;
Sevgilisi Desiree'den ayrılan Zia, yaptığı temizliğin ardından intihar eder ve Zia'yı bir pizzacıda görürüz. Burası intihar edenlerin gittiği bir yerdir. Yaşadığı yere çok benzede, renkler daha solgun, hayat daha sıkıcı ve ölülerle doludur. Barlarda intihar eden şarkıcıların müzikleri çalar, gece yıldız gözükmez ve ölüler asla gülmezler.

Bir gün kız arkadaşının intihar ettiğini öğrenir ve Rus arkadaşı Eugene ile Desiree'yi aramaya çıkarlar. Yolda buraya yanlışlıkla geldiğini düşünen ve bir yetkiliyle görüşmek isteyen Mikal'de onlara katılır ve film bir yol ve aşk hikayesine dönüşmeye başlar.
Tom Waits'in de eşlik ettiği, bu ilginç, hayal gücünü harekete geçiren, hoş sahneleri olan ve mucizelerin ancak onları beklemediğimiz ya da beklemekten vazgeçtiğimiz zamanlarda gerçekleşeceklerini söyleyen bu filmin oyuncuları ise Patrick Fugit, Shannyn Sossamon ve Shea Whigham. 2006 Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü almıştır.

15 Ağustos 2010 Pazar

Dazlak Kral Yul Brynner



Beyazperdenin dev yıldızı 11 Temmuz 1920 de İsveç-Moğol bir babadan, Rus bir anneden Vladivostok, Rusya 'da dünyaya gelmiştir.
Usturalı dazlak saçları ve çekik gözleriyle kendine özgü bir tip yarattı. 20'li yaşlarında modellik ve oyunculuk yaptı. Renkli bir yaşantısı olan Brynner, Moğol soyundan geldiğini iddia ederek, yaşantısını daha da renklendirdi.
Gençliğinde bir süre sirklerde çalıştıktan sonra, Sorbon Üniversitesinde felsefe eğitimi aldı. Daha sonra tiyatro eğitimi aldı ve ilk kez 1946 yılında Broadway'de sahneye çıktı.
On Emir, Anastasia, Karamazof Kardeşler, Yedi Silahşörler gibi unutulmaz yapıtlarda oynadı fakat Yul Brynner'a asıl ünü kazandıran, adını ölümsüzlüşteren, daha sonra sinema filmi de yapılan, Siyam Kralı'nı canlandırdığı Kral ve Ben adlı tiyatro oyunu olmuştur. 1956 yılında Kral ve Ben ona Oskar ödülü kazandırmıştır.
Renkli bir yaşantısı olan Brynner sigara tiryakisiydi. Günde 5 paket sigara içerdi. 1983 yılında yakalandığı akciğer kanserinden kurtulamadı ve 1985 yılında da bu dünyadan göçtü.

Filmleri:

# Port of New York (1949)
# The King and I (1956)
# The Ten Commandments (1956)
# Anastasia (1956)
# The Brothers Karamazov (1958)
# The Buccaneer (1958)
# The Journey (1959)
# The Sound and the Fury (1959)
# Solomon and Sheba (1959)
# Once More, with Feeling! (1960)
# The Testament of Orpheus (1960)
# Surprise Package (1960)
# The Magnificent Seven (1960)
# Goodbye Again (1961)
# Escape from Zahrain (1962)
# Taras Bulba (1962)
# Kings of the Sun (1963)
# Flight from Ashiya (1964)
# Invitation to a Gunfighter (1964)
# Morituri (1965)
# Cast a Giant Shadow (1966)
# The Poppy Is Also a Flower (1966)
# Return of the Seven (1966)
# Triple Cross (1967)
# The Double Man (1967)
# The Long Duel (1967)
# Villa Rides (1968)
# The Battle of Neretva (1968)
# The File of the Golden Goose (1969)
# The Madwoman of Chaillot (1969)
# The Magic Christian (1969) (Küçük rol [Cameo])
# Adios Sabata Part of The Sabata Trilogy(1971)
# The Light at the Edge of the World (1971)
# Romance of a Horsethief (1971)
# Catlow (1971)
# Fuzz (1972)
# On Location with Westworld (1973) (Kısa metrajlı)
# Night Flight from Moscow (1973)
# Westworld (1973)
# The Ultimate Warrior (1975)
# Death Rage (1976)
# Futureworld (1976)

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Biz Sana Film Çekemezsin Demedik


Hava, Su, Toprak, Ateş… Kaderleri birbirine bağlanmış dört ülkedir. Ateş Ülkesi’nin diğerlerine karşı vahşice bir savaş başlatmasıyla bir anda herşey değişir.
Koskoca bir yüzyıl geçtiği halde bu yıkım sürecini değiştirecek en küçük bir umut belirtisi bile yoktur.
Fakat günün birinde Aang adlı bir avatar ortaya çıkar. Aang hayatta kalmak ve avatarlık görevini yapmak zorundadır.

Avatar The Last Airbender'ın çekileceğini duyunca benim gibi animesinin takipçisi olan bir çok insan için heyecanlı ve meraklı bekleyiş başladı. Hayallerimiz gerçek oluyordu. Aang, Sokka, Katara,Zuko beyazperdeye taşınıyordu. Sürekli takipteydik, açıkçası yönetmeninin Shyamalan olduğunu duyunca ilk hevesim kırılmaya başladı. Daha önce 6.His, Köy gibi başarılı yapımlara imza atan Shyamalan, neden yapamasın ki diye düşündüm fakat yapımcılar benim gibi düşünmüyordu ve vazgeçmesini söylüyordu. Fakat Shyamalan ısrarla filmi çekmeyi istedi. Peki dedik belki çeker. Oyuncular yavaş yavaş belli olmaya başlayınca tereddüte düştük. Zuko'yu Dev Patel oynayacaktı ve Hintli'ydi. Fakat Ateş ulusu beyazdı. O kadar kusur kadı kızında da olur dedik yine heyecanla beklemeye başladık. Nihayet herşey hazırdı ve fragmanları dönmeye başladı. Fragmanlar dönmeye başladıkça, filmin gösterim tarihini 4 gözle beklemeye başladık. Hayallerimiz gerçek oluyordu. Filmini görmek istediğimiz anime en sonunda beyazperdede boy gösterecekti. Nihayet beklediğimiz an geldi ve Avatar gösterime girdi.
Animesini izlemeyenlerin beğendiği film olmuştu Son Hava Bükücü, fakat animesinin bağımlısı olan herkes için tam bir hayal kırıklığı yaşattı. Şapşal olması gereken Sokka çok zekiydi, Aang birden herşeyi öğrendi. Toprak krallığı gemide değildi. Katara hemen su bükmeye başladı. Zuko saçlıydı ve yara izi yok denecek kadar azdı. Çay bağımlısı ve kısa boylu olan Zuko'nun amcası filmde uzun boyluydu ve film boyunca tek bir sefer bile çay kelimesi geçmedi. Konu çok atlamıştı ve az önce de belirttiğim gibi animesinin hayranı olan herkes için bir hayalkırıklığı oldu.
Biz sana film çekemezsin demedik Şıyamalan, sadece bildiğin türde çek dedik.