"Kuyu" filminin başına da bir sürü şey gelir. Görüntü yönetmeni kaçar, arkasından Erksan'la yaptığı tartışma sonucunda oyunculardan Demir Karahan kaçar. Öyle ya da böyle film biter ve bir yıldız doğar.
Yıl 1968. Beyoğlu'nun ünlü bir gece kulübünde, pasta kesilirken, flaşlar patlar. O anda orada olan Agah Özgüç'ün dikkatini çeker, doğum günü olan kız. Foto muhabiri Fazıl Durukan, Agah Özgüç ile tanıştırır, doğum günü olan kızı. Kızın adı Nil Göncü'dür.
Metin Erksan "Kuyu" filmi için iki isim düşünmektedir. Düşlediği, istediği iki isim, iki büyük star, ekranlarda ilk kez "Kuyu"da karşı karşıya gelecektir. Lakin Türkan Şoray'ın o tarihlerde, başka bir şirketin filminde oynaması, Yılmaz Güney'in de askerlik sorunu yüzünden, bu düşü gerçekleşmez.
Nil Göncü'nün doğum gününün ertesi günü Agah Özgüç ile beraber, Metin Erksan'ın evinde alırlar soluğu. Metin Erksan vizöründen bakar gibi inceler kızı ve "İşte aradığım kız. Osman'ın defalarca kaçırdığı köylü kızı Fatma bu" der ve çekimlerine başlanır "Kuyu" nun.
10 Nisan 1950 yılında, İstanbul'da doğan Nil Göncü'nün gerçek adı Şükran Göncü'dür. Nişantaşı L.C.C Mankenlik Okulu Tiyatro bölümünde bir süre okuyan Nil Göncü, bale dersleri de alır, lakin aldığı bale dersleri sırasında, düşüp bir damarı çatlar.
Geçirdiği ameliyat sonucu, ağır ve yorucu işlerden kaçınması gerekirken, "Kuyu"filminde, tuzlu göllerde, dağ, tepe, bayır demeden, sürünerek, "Allah'ın belası film, bir türlü bitmiyor" diye çığlık çığlığa kalsa bile, filmi bitirmiş ve ilk filmi olsa bile profesyonellere taş çıkartacak bir oyun sergilemiştir.
"Kuyu" filminin başarısından sonra Göncü'nün şansı açılır. İzzet Günay'la birlikte "Garibanlar Mahallesi" nde baş rolü paylaşır, ardından "Kanlı Sevda" da Turgay Toksöz'le birlikte oynar.
Hayalleri vardır ve kendi ayakları üzerinde durabilecektir artık. Baba evinden ayrılır ve Nişantaşı Kodaman sokakta, bir ev kiralar. Mutlu ve özgürdür artık.
Lakin bu mutluluk ne yazık ki, uzun sürmez. Murat Soydan ile birlikte "Devlerin Öcü" filminde oynarken gece yarısı rahatsızlanır. İstanbul dışında çekildiği için film, önce Edremit Devlet hastanesine yatırılır. Sonra İstanbul'da Şişli Çocuk Hastanesi'nde ise ameliyata alınır.
"Şayet ölürsem, son gecemi evimde geçirmek istiyorum. Cenazemi hastanede bırakmayın..." der.19 yaşındaki Nil Göncü'nün kısacık hayatındaki son sözleridir bunlar ve vasiyeti yerine getirilir.
Yeşilçam'ın yeni parlamaya başlayan yıldızı, parlayamadan sönmüştür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder