Bireysel silahsızlanma bir kaç seneden beri yoğun bir şekilde işlense de hala insanların yatak altlarında silahlar durmakta, sevincini de kızgınlığını da silahla göstermektedir. Düşünün adamın biri sabah kalkıyor ve silah yapıyor. Sabah resmen uykusundan uyanıp, insanlar birbirini öldürsün diye silah yapıyor.Soğuk çelik... Sevmem silahları, pasifistim. İlginçtir, barış çığlıkları atılan her yerde silahlar konuşuyor. Barış için silahın şart olduğuna inanmış insanlar. İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa dese de atalarımız, bu laf unutulmuş, rafa kaldırılmış, insanlar susmuş silahlar konuşmuş ve hala da konuşuyor silahlar.
İşte Lars Von Trier'in "Tür filmleri kabul edilemez" dogmasını baştan sona uyguladığı Sevgili Wendy'de silahların asla suskun kalamayacağını anlatır. Yani bir filmde silah çıkarsa o mutlaka patlar.
Maden kasabası Estherslope'da yaşayan Dick'in öyküsü... Dick, son derece sıkıcı bir kasabada, suya sabuna dokunmadan yaşayan kendi halinde bir gençtir. Fakat bir silah edindikten sonra, sıkı bir pasifist olmasına rağmen silahların çekiciliğine kapılan Dick, yakın arkadaşları ile The Dandies adında bir grup kurar.
Bu grubun oldukça ilginç bir yapısı vardır. Silahları oyuncak gibi taşıyıp, barışçı yapılarından kesinlikle ödün vermek istememektedirler! Fakat zamanla kuralların bozulmak için yaratıldıklarını keşfederler ve yavaş yavaş silah sesleri yükselmeye başlar...
Yapım:2005 ~ Almanya, Danimarka, Fransa, İngiltere
Yönetmen: Thomas Vinterberg
Senaryo:Lars von Trier
Görüntü Yönetmeni:Anthony Dod Mantle
Müzik:Benjamin Wallfisch
Oyuncular:Jamie Bell (Dick) , Bill Pullman (Krugsby) , Michael Angarano (Freddie) , Danso Gordon (Sebastian) , Novella Nelson (Clarabelle) , Chris Owen (Huey)
29 Ekim 2009 Perşembe
28 Ekim 2009 Çarşamba
V for Vendetta
David Lloyd'un çizdiği aynı adlı çizgi romandan, Wachowski kardeşlerin sinemaya uyarlayıp yapımcılığını yaptığı filmin yönetmenliğini Matrix üçlemesinde yardımcı yönetmenlik yapan James McTeigue yapıyor. Oyuncular ise V rolünde Hugo Weaving, Evy rolünde Natalie Portman.
V olarak bilinen maskeli bir adam, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngilteresi'nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran biridir. V İngiltere halkını, kendisiyle Guy Fawkes günü olan 5 Kasım’da Parlamento’nun çevresinde buluşmaya davet eder.
Film hakkında çok fazla bir şey söylemeye gerek yok aslında. Replikler her şeyi anlatıyor.
"Bu maskenin ardında etten fazlası var..bu maskenin ardında bir fikir var bay cridie ve fikirlere asla kurşun işlemez"
"Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçekleri öğrenmişsinizdir"
"Dans etmeden yapılan devrim yapılmaya değer değildir."
"Ama böyle vukuatlı gecelerde doğru yerlere vasıl olduğum için kendimi size tiyatral bir varlık olarak sunma gereğini duyuyorum.VALA!karşınızda basit bir vodvil gönüllüsü var.vicdanın hem kurbanı,hem katili olarak savaşan bir gönüllü.yüzümdeki bu maske vasat bir görüntü yaratmak için varolan kostüm parçası değildir.herneyse.bu görüntü geçmişin vahim ve sahiplerinden çıkmış vahşete karşı koyan birinin görüntüsüdür.bu kokuşmuş bir trenin aşağılık ve bağır saçan uşaklarına vakurla karşı koyan biridir... verilecek tek karar intikamdır.bir kandavası.ve bir amacı var boşuna değil.değerler ve dürüstlük vakti geldiğinde kazanıcak ve zulüm son bulucak biliyorum.velhasıl konuyu saptırmanın bir anlamı yok.seninle tanışmak bir onurdur.bana lütfen V de."
Ve V hakkında ilginç detaylar:
* “V for Vendetta” ismi 5 heceden oluşur (V).
* V karakteri Thomas Pynchon’ın V romanını okuyorken görülebiliyor çizgi romanda.
* Çizgi romanda kullanılan Beethoven’ın 5. Senfonisi nota olarak 3 kısa ve bir uzun nota ile başlar. Bu da Mors Alfabesinde V harfine denk gelir.
* “Evey” ismi 3 harften oluşur. Bunlar İngiliz alfabesinin 5. harfi olan E, Romen rakalmlarından beşe tekabül eden V, İngiliz alfabesindeki sondan beşinci harf olan Y (ya da 5′in karesi olan 25. harf).
* V Larkhill kampında 5 (romen rakamıyla V) numaralı odada kalır ve burda işkence görür. 5 sayısının ikilik değeri 101′dir.Bu George Orwell’ın Nineteen Eighty-Four isimli romanındaki meşhur 101 numaralı işkence odasına gönderme yapar.
* V’nin şahsi olarak kullandığı vecizesi Vi Veri Universum Vivus Vici’dir (By the power of truth, I, while living, have conquered the universe – Hakikatin kuvvetiyle, yaşarken ben, kainatı fethettim.) Görüldüğü gibi bu vecize her birisi V ile başlayan (Latincede U V olarak yazılır) V harfi ile başlamakta.
* Kasım (November) Gregoryan takviminde v ile başlayan tek aydır.
27 Ekim 2009 Salı
Amadeus
"Tüm istediğim Tanrı’ya şarkı söylemekti, bana bu isteği, bu şevki o verdi ama sonra yeteneğimi yalanladı. NEDEN?"
Klasik müziği bir çok insan asansör müziği olarak tanımlar. Ya da gıy gıy der klasik müzik için. Oysa bilmezler ki nasıl insanı kendini kendinden alır, nasıl ruhu dinlendirir.
Klasik müziğin dehası Wolfang Amadeus Mozart'ın tanıtıldığı film olan Amadeus, bir müzik şöleni sunuyor.
Bir saray bestecisi olan Saileri'nin kendini öldürmeye çalışması ile açılır perde. Saileri çoktan ölmüş olan Mozart'a suikast yaptığı için af dilemekte, günah çıkartmaktadır. Rahip Saileri'ye Mozart'ı öldürdüğüne dair dedikodular olduğunu söyleyince, Saileri bunun doğru olduğunu söyler.
Aslında kendisiyle barışık ve yaratıcısıyla arası çok iyi olan biridir. Kendisine bu yeteneği verdiği için yaratıcıya dua etmektedir. Taa ki Mozart ile karşılana dek.
Mozart 3-4 yaşlarında piyano çalabiliyor ve gözleri kapalı tek bir nota bile atlamadan çalabilmektedir.Ünü saraya kadar yayılmıştır. Saileri de müziğine hayran kalmıştır. Mozart'la ilk karşılaştığında küstah, kaba saba biriyle karşılaşır. Allah'a inancını kaybeder ve Mozart'ı yok ederek intikamını almaya ant içer
Birdy
“Söylemek istediğim bir şey yoksa niye konuşayım ki” der Birdy. Bütün anlamsız, gereksiz konuşanlara inat.
Çok az savaş sahnesi göstermesine rağmen, savaşın anlamsızlığını en ağır dille anlatan, dostluk (bugünlerde az bulunuyor), özgür duygular, uçma isteği, takıntılı kuş sevdası, doğallık, masumiyet gibi duyguları hissetmenize neden olan 1985 yılında Cannes film festivalinde Juri özel ödülü alan bir film Birdy.
Filmi gösterildiği dönemde izleyenler hatırlayacaktır, TRT mizin şahane yüksek! sansür kurulu filmde gizli eşcinsellik temalarını deşifre ettiğini ve bunun tartışma yarattığını.
Yönetmen : Alan Parker
Oyuncular: Matthew Modine, Nicholas Cage, John Harkins
Türü : Dram, savaş
Yapım yılı: 1984, ABD
Vietnam savaşından dönen iki genç, biri fiziki yaralar almış, diğeri ruhen yaralanmış Al ve Birdy. Küçüklüğünden beri kuşlara takıntısı olan Birdy,kendini kuş zannetmektedir.
Birdy’nin yakın dostu olan Al ise onu ziyarete gittiğinde Birdy’nin doktoru Al’dan Birdy’ye yardım etmesini ister.
26 Ekim 2009 Pazartesi
Yerdeniz Öyküleri
Fantastik bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Tolkien'den sonra fantastik edebiyatın ustalarından sayılan Ursula K. Le Guin'in Yerdeniz Öyküleri kitabından uyarlanan, üstad Miyazaki'nin oğlu Goro Miyazaki'nin yönetmenliğini yaptığı, ülkemizde 26ıncı Uluslararası İstanbul Film Festivalinde,9. Uluslararası Eskişehir Film Festivali ve Japon Çizgi Film Günleri kapsamında gösterilen bir animasyon Yerdeniz Öyküleri.
Yerdeniz’de denge bozulmuştur. Ekinler bozulmakta, hayvanlar ölmektedir. Son olarak insanların diyarında ejderhalar belirir. Dünyanın dengesi alt üst olmaktadır.
Bu yıkımın nedenini araştırmaya koyulan başbüyücü Ged, sürgün edilmiş genç prens Arren’le karşılaşır. Arren içine kapanık sessiz bir genç gibi görünse de içini kemiren karanlık bir yanı vardır. Kendisini birden bire acımasız ve nefret dolu birine çeviren yanı aynı zamanda Arren’in en zayıf yanıdır.Arren ve Ged birlikte yola düşerek yıkıntıya uğramış topraklardan geçerler. Ged, baş düşmanı büyücü Cob’un sonsuz yaşama ulaşmak adına canlıların dünyasıyla ölülerinkini ayıran kapıyı açtığını öğrenir. Cob, Ged’i altetmek için sinsi bir planı vardır. Kötü büyücü amacına ulaşmak için Arren’in korkularını kullanmayı planlamaktadır.
24 Ekim 2009 Cumartesi
Zaman
Kim Ki Duk filmleri genelde sessizdir. Az ses çok görüntü ile fotoğrafçılık sanatını da kullanarak bir sürü şey anlatır. Kelimelerede gerek yoktur zaten Kim Ki Duk filmlerinde. Görselliğiyle sizi büyüler. Ama bu filmde sessizliği bozmuş, zamanı yatırmış masaya.
“Zaman herşeyin ilacı mıdır? Büyük bir çözücü müdür zaman? Bir ilişkinin başında tüm sevda sözleri eskiyorsa ilişkinin ömrü ne kadar olur? Ya kıskançlık, hızlandırmaz mı çürüme sürecini.”
Se-hi ve Ji-vu yıllardır birlikte olan bir çifttir. Se-hi, yüzünden sıkıldığını düşündüğü Ji-vu’ya artık yetmediği fikrine kapılınca, ortadan kaybolur. Ji-vu kırılmıştır, ancak bir süre sonra kız arkadaşının yokluğuna alışır. Bu arada Se-hi yüzüne estetik ameliyat yaptırmıştır. Bir gün Ji-vu, adı Si-hi olan bir garsonla tanışır ve ona âşık olur. Ne var ki, eski kız arkadaşı Se-hi onunla tekrar bağlantı kurunca işler karışır.
22 Ekim 2009 Perşembe
Baraka
Bazı şeyleri kelimelerle anlatmak zordur. Kelimelerin anlatamadığını görüntüler anlatabilir mi?
Ron Fricke Baraka filmi muhteşem görüntüleri ve müziğiyle herşeyi anlatmayı başarmış. Ron Fricke 70 yılından beri kullanılmayan büyük formatlı 70 mm kameralarla, 6 kıta, 24 ülkede ve 5 senede çekmiştir Baraka yı.
Sessizliğin içinde çığlıklar atarak yükselen müthiş bir görsel şölen. Kimi zaman doğanın muhteşemliği, dinsel ayinlerin ritüelleri içinde sizi kaybederken, kimi zaman sizi kırılma noktanıza kadar götürüyor. Bu görsel şölende mistizm, sonsuzluk ve hiçlik, zaman ve zamansızlık, karmaşa ve dinginlik gibi kavramları bulacaksınız.
Baraka sufi kökenli bir sözcük olup, Soluk, kutsama ya da yaşamın özü anlamına gelir. Ki bu belgeselde tam yaşamın özünü anlatır. Eğer fotoğraf sanatıyla da az da olsa ilgiliyseniz, bu muhteşem görüntülerini kaçırmamanızı tavsiye ederim. Her izleyişte farklı görüntüler bulmanızda mümkündür.
Oyun
17 inci Trieste film festivalinde en iyi belgesel, İspanya’nın Navara Punto de Vista film festivalinde En İyi Seyirci Ödülü nü kazanan Pelin Esmer’in filmi gayet başarılı bir yapım. Kadınlarımızın hikayesi, kadınlarımızın feryadı...
Toros dağlarının eteklerinde yaşayan, günlerini tarlada, inşaatta, evde bitmek tükenmek bilmeyen işleri olan 9 kadın hayatlarının ezici yükünü hafifletmek için bir araya gelip bir tiyatro oyunu yazmaya karar verirler.
Köy okulu müdürünün yardımıyla okulu kendilerine çalışma alanı seçerek, kendilerine dair anlattıkları hayat hikayelerini ortaya dökerek hem kendi gerçekleriyle yüzleşecek, hem de birbiriyle farklı bir paylaşım yaşayacaklardır.
Bu kadınların kendi hayatlarıyla ilgili yazma ve oynama sürecini Pelin Esmer de kameraya alarak belgesel formatında kameraya çekmiştir.
19 Ekim 2009 Pazartesi
A Ay
“her gördüğünüzü gösterebiliyor musunuz?”
A Ay filmi Reha Erdem'in ilk uzun metrajlı filmi olup, özellikle Avrupa Sinema dünyasından olumlu eleştiriler almıştır. Türkiye – Fransa ortak yapımı olan A Ay, 1989 yılında Nantes – 3 Continents 2.lik ödülüne layık görülmüş, 1990 yılında Prix L’Age D’Or ve Avrupa Film Ödülü’ne de aday olarak gösterilmiştir. Filmin başrollerinde Yeşim Tozan, Gülsen Tuncer, Nurinisa Yıldırım ve Münir Özkul yer almıştır.
Gösterilemeyeni görmek, inanması zor olana inanmak ve rüyaları takip etmek üzerine, şiirsel ve simgesel bir film A Ay.
A ay çok eski bir konakta yaşayan bir aileyi konu alır.. İhtişamlı yapısına karşın aslında hiçbir zaman tamamlanamamış ve zamana, düzene yenilmiş bir harabe olan konağın sahipleri, mirasçıları ise dağınık bir aile.
Yekta, büyük halası ve yatalak dedesi ile birlikte bu konakta yaşamaktadır. Hasta büyükbabanın ömrünü harcadığı konağı ayakta tutmaya çalışan büyük hala, Yekta’ya sahip çıkmakta ancak kızın ruhsal iniş çıkışlarıyla baş edememektedir. Konaktan ayrı yaşayan, modern bir kadın olan küçük hala ise Yekta’yı konağın kasvetinden ve karanlık düşlerden uzak tutma çabasıyla gider gelir. Yekta ise iki halanın arasında, o yıkıldı yıkılacak konakta, düşlerini ayakta tutmaya çalışır. Küçük kız her akşam, ölmüş olan annesini görmek için konağın kulesinde, annesinin odasından denize bakmaya devam eder… Annesine ulaşmanın hayali ile… Ve, gerçekle hayal olanı sorgular…
12 Ekim 2009 Pazartesi
AngelA
Bazı filmleri ve kitapları bitirdiğinizde kendizi mutlu hissedersiniz. AngelA filmi de öyle bir film. Siyah beyaz, boş Paris sokakları ve Luc Besson. Görmeye alışkın olduğumuz bol aksiyon, az diyalog filmlerinden farklı olarak bu filmde az aksiyon, bol diyalog var. Jamel Debbouze ve Ria Rasmussen'in oyunculukları ise göz doldurucu.
Şehrin yarısına onbinlerce dolar borcu olan Andre yeteneksiz bir dolandırıcıdır. Teknik olarak kendisini Amerikalı gören Andre Amerikan elçiliğinden bir yardım alamaz. Kendi güvenliği için kendisini hapse attırmaya çalışmakta da başarısız olur. Kaderi ise tesadüfi bir şekilde rastladığı Angela'nın sorunlarının üstesinden gelmesine yardımcı olacağını söylemesi ile değişir.
Strings
Uzun zaman önce izleyip etkilendiğim filmlerden biridir "İpler". Konu aslında klasik bir konu ama görsellik muhteşem. Seyrederken iplerin sizi sarmaladığını hissediyorsunuz.
Hayatın cenneten dünyaya sarkan iplerden aktığı büyülü bir evrende, iki ırkın arasında mazisi asırlara dayanan bir savaş sürer. İki halk, köklü bir nefretle birbirine düğümlenmiştir. Ancak gökyüzünde tüm insanları ipleri birbirine değmektedir. Kehanete göre hem kendine hem de halkına yabancı birisi, cennetten binlerce ipin kopmasına neden olan ve gökyüzünü ateşe boğan bu amansız savaşa son verecektir. Nefretle düğümlenmiş iki halk, sevgiyle birbirine bağlanmalıdır…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)