30 Kasım 2009 Pazartesi
Michael Haneke
23 Mart 1942 yılında Almanya'nın Münih kentinde dünyaya gelen Michale Haneke üniversite eğitimini Viyana'da felsefe ve psikoloji dallarında yaptıktan sonra film eleştirmeni olarak sinema hayatına başladı. Kamera arkasına geçişi ise önce televizyon filmlerinde oldu. Uzun bir süre televizyon yönetmenliği yaptıktan sonra tarzı ve gerçekçi bakış açısı nedeniyle ses getiren ilk sinema eserleri üçleme olarak yaptığı Yedinci Kıta, Benny'nin Videosu, Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası adlı filmleri oldu. 2001 yılında Piyanist filmiyle Grand Prize, 2005 yılında Saklı filmiyle En İyi Yönetmen, 2009 yılında da Beyaz Kurdela filmiyle Altın Palmiye ödüllerini kazanmıştır.
Haneke, rahat sinema koltuklarında rahat etmenizi istemez. Eğlendirmeyi değil sarsmayı, yumruk yemenizi, huzursuz olmanızı amaçlar. Londra'da Orta Avrupa Kültürü Festivalinde gösterilen beş filmlik retrospektifini izleyen seyircilere "Size huzursuz filmler dilerim" diyerek sunar. Belirli sinema standartlarını reddeden Haneke, izleyicilerini sıkmak, rahatsız etmek, kızdırmak ve hayal kırıklığına uğratmaktan çekinmez.
Filmografisi;
2009 Beyaz Kurdela
2007 Ölümcül Oyunlar
2005 Saklı
2003 Kurtların Zamanı
2001 Piyanist
2000 Bilinmeyen Kod
1997 Ölümcül Oyunlar
1997 Kale
1994 Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası
1992 Benny'nin Videosu
1989 Yedinci Kıta
Mary and Max
2003 yılında Harvie Krumpet adlı kısa metraj filmiyle oskarı evine götüren Adam Elliot ilk uzun metraj stopmotion denemesiyle de göz dolduruyor. Mary and Max, Sundance 2009 Film Festivalinin de açılış filmidir. Mary and Max'i yazarken Adam Elliot, kendi başından geçen bir mektup arkadaşlığından esinlenmiştir.
Mary; 8 yaşında, doğum lekesi olan, arkadaşsız, Avustralya'lı bir kızdır ve kahverengi bir hayatı vardır. Max ise 44 yaşında, New York lu, obez, dünyayı anlamayan, psikolojik sorunları olan gri bir hayatı olan bir insandır.
Mary'nin telefon rehberindeki rastgele bir adama mektup yazmasıyla başlar herşey, bu adam Max'tir. Dünyanın uzak mesafelerinde yaşasalarda, aynı çizgi filmi seyrederler, ikiside çikolataya bayılır, ikisi de yalnızdır. Bir çok ortak yönleri olduğunu keşfederler. Hayatın inişli çıkışlı yollarında mektuplaşarak birbirlerine yardım ederler.
Mary'nin seslendirmesini Toni Collete, Max'in seslendirmesini ise Philip Seymour Hoffman yapmıştır.
Yönetmen:Adam Elliot
Senaryo:Adam Elliot
Yapımcı:Melanie Coombs
Görüntü Yönetmeni:Gerald Thompson
Müzik:Dale Cornelius
25 Kasım 2009 Çarşamba
Dans Etmenin Sırrı
İngiliz sanat yönetmeni Stephen Daldry ve senaryo yazarı Lee Hall'ın ilk sinema deneyimleri olan Billy Elliot gösterildiği yıllarda Altın Küre'ye aday olmuş, İngiliz Bağımsız Sinema Ödüllerinde ise yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu dalında ödülleri almıştır.
Filmin kaliteli senaryosunun yanında daha çok dikkat çeken ise oyuncuların performanslarıdır. Hele ki filme ismini veren, Billy Eliot rolündeki Jamie Bell'in oyunculuğu takdire şayandır.
1984 yılı, maden işçilerinin sömürüye karşı ayaklandığı, büyük grev zamanında geçer film. Billy, babası ve abisi maden işçisi olan, annesi ölmüş, zamanını zaman zaman bilincini kaybeden büyükannesine bakarak ve babasının isteği doğrultusunda boks derslerine giderek geçirir. Fakat boksta pekte başarılı değildir.
Birgün bale sınıfı da, boks salonunda çalışmaya başlar ve Billy, dansa tutkusu olduğunu farkeder. Billy'nin içindeki cevheri farkeden Mrs Wilkonson, Billy'ye yardım eder. Fakat, ailesinden gizli dans eden Billy'nin, dans ettiğini öğrenmeleri, babası ve abisi için bir utanç kaynağı olur. Çünkü baleyi hiç te erkeksi bulmamaktadırlar ve Billy'ye baleyi yasaklarlar. Kraliyet Bale Okulu'nun seçmeleri vardır. Mrs. Wilkonson, seçmelere girmesi için Billy'yi cesaretlendirir. Ama Billy ikilemde kalmıştır. Ailesine karşı sorumlulukları mı, yoksa içindeki karşı konulamaz dans tutkusu mu?
Yönetmen :Stephen Daldry
Senaryo:Lee Hall
Görüntü Yönetmeni:Brian Tufano
Müzik:Stephen Warbeck
Yapım:2000
Oyuncular-Karakterler:Jamie Bell(Billy Elliot),Julie Walters (Bayan Wilkinson),Gary Lewis(Jakie Elliot),Jamie Draven(Tony Elliot), Jean Heywood(Büyükanne),Stuart Wells(Michael)
23 Kasım 2009 Pazartesi
La Haine
"Bu elli katlı bir binadan düşen adamın öyküsüdür. Adam düşerken kendini rahatlamak için sürekli şöyle demektir. Buraya kadar her şey yolunda, buraya kadar her şey yolunda, buraya kadar her şey yolunda... Önemli olan düşüş değil, yere çarpıştır."
Fransa'yı nasıl bilirsiniz? Romantik, şık, ışıl ışıl, pahalı restaurantlar, güzel kozmetikler, kaliteli şaraplar... Bu Fransa'nın boyalı yüzü. Aynen bizim İstanbul'umuz gibi. Nasıl ki İstanbul'un bir arka sokakları varsa, Fransa'nın da arka sokakları, varoşları var ve nefret dolular.
Ülkemizde Protesto adıyla gösterilen film 3 göçmenin hikayesini anlatır. Bir ötekileştirme ve ayrımcılık hikayesidir. Filmin kahramanları Vince, Said ve Hubert, polisin Abdel adındaki arkadaşlarını yaralamasının ardından, ayaklanmanın sınırında gezinen 3 arkadaştır. Hiç birinin ne işi, ne gelecek planı, ne umutları yoktur. Suçlu ya da şiddete eğimli olmasalarda, kökenleri ve etnik grupları yüzünden potansiyel suçludur.
Öfkesi taşmak üzere olan banliyö halkı ile göçmenlere karşı önyargılı bir tutum sergileyen polis arasında her an başlayacak bir savaşın gerilimi yaşanmaktadır. Vinz, Hubert ve Said bu öfkenin somut halleri olarak Paris sokaklarında dolaşırken, içlerinde biri sonunda patlayacak bir silahı yanında taşımaktadır.
Fransa'yı nasıl bilirsiniz? Romantik, şık, ışıl ışıl, pahalı restaurantlar, güzel kozmetikler, kaliteli şaraplar... Bu Fransa'nın boyalı yüzü. Aynen bizim İstanbul'umuz gibi. Nasıl ki İstanbul'un bir arka sokakları varsa, Fransa'nın da arka sokakları, varoşları var ve nefret dolular.
Ülkemizde Protesto adıyla gösterilen film 3 göçmenin hikayesini anlatır. Bir ötekileştirme ve ayrımcılık hikayesidir. Filmin kahramanları Vince, Said ve Hubert, polisin Abdel adındaki arkadaşlarını yaralamasının ardından, ayaklanmanın sınırında gezinen 3 arkadaştır. Hiç birinin ne işi, ne gelecek planı, ne umutları yoktur. Suçlu ya da şiddete eğimli olmasalarda, kökenleri ve etnik grupları yüzünden potansiyel suçludur.
Öfkesi taşmak üzere olan banliyö halkı ile göçmenlere karşı önyargılı bir tutum sergileyen polis arasında her an başlayacak bir savaşın gerilimi yaşanmaktadır. Vinz, Hubert ve Said bu öfkenin somut halleri olarak Paris sokaklarında dolaşırken, içlerinde biri sonunda patlayacak bir silahı yanında taşımaktadır.
20 Kasım 2009 Cuma
Son Kurgu
"Sayın Müşteri;
Zoe Tech ailesine hoş geldiniz. Önemli bir karar verdiniz: Doğmamış çocuğunuz için Zoe İmplantı satın aldınız. Bu ne anlama geliyor? Ölümsüzlük. Patentli Zoe chipimiz doğar doğmaz beynine yerleştirilerek, çocuğunuzun yaşamında olup biten her şeyi kaydedecek. Mutlu anlarımızın artık zamanla solup, yok olmasına gerek yok."
Omar Naim'in yönettiği Son Kurgu filmi geleneksel bilimkurgu filmlerinden farklı olarak mahremiyetin mukaddesliğini sorguluyor ve hatıralarımızın gücünü sorguluyor.
Zoe çipi tüm hayatı kayda alan bir çiptir. Alan Hackman'da kurgu düzenleyiciler arasında en iyisidir. Pislikleri temizler, insanların görmek istediklerini alır ve cenaze merasiminde hayat hikayesini gösterilmesini isteyenlerin, istedikleri şekilde gösterilmesini sağlar.
Fakat Alan, işinden dolayı kendini her şeyden mahrum etmiş, mesafeli biri olmuştur. Kendini bir günah emici olarak tanımlar ve bir gün tüm günahlarından arınacağını düşünür.
Çok güçlü bir Zoe Tech çalışanı ölünce, derleme-hafıza hazırlaması için, Alan çağırılır. Derleme-Hafıza yı hazırlarken, çocukluğundan beri peşini bırakmamış bir görüntüyle karşılaşır. Bu görüntüyü görmek Alan'ı gerçeği aramaya iter.
Yönetmen : Omar Naim
Senaryo : Omar Naim
Oyuncular : Robin Williams, Mira Sorvino, James Caviezel, Mimi Kuzyk, Stephanie Romanov
Orijinal Adı : The Final Cut
Yapım Yılı : 2004
Yapım Ülkesi : Kanada / Almanya
Filmin Süresi : 105 dakika
19 Kasım 2009 Perşembe
Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum
Uzakdoğu sinemasını, animeleriyle farketmiştim ilk önce, ardından sinemaları geldi. Pek fazla kimsenin dikkate almadığı yapımları, özellikle korku filmlerinin, hollywood versiyonu çekilince yavaş yavaş farkedilmeye başlandı.
Uzakdoğu sinemasının en iyi duygusal,dram türündeki örneklerinden biri, Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum.
Klasik aşk filmi olarak düşünmeyin bu filmi. Size huzur verecek kadar masum ve sakin, ağlatacak kadar acıklı ve dokunaklı. Aşka artık burun kıvırsam da, insanın aşkı için neler yapabileceğini, ben olsaydım yapar mıydım diye düşündürten bir film Dünyanın Orta Yerinde Aşk İçin Ağlıyorum.
Aki ve Ritsuko (Masami Nagasawa ve Kou Shibasaki) nişanlıdırlar. Ritsuko ansızın ortadan kaybolur. Aki Ritsuko'nun peşinden çocukluğunun geçtiği kasabaya gider. Genç adam kasabaya vardığında on yedi sene önce yaşadığı ilk aşkı düşünür. Aki yıllar önce okullarındaki en güzel kızlardan birisi olan Sakutaro (Mirai Moriyama) ile ilk aşkı yaşamıştır. Aki ve Sakutaro'nun ilişkilerinde birbirleri için kaydettikleri kasetler çok önemli yer tutmaktadır. Henüz 16 yaşında olan iki gencin arasındaki romantik ilişki Sakutaro'nun hastalanıp ölmesi ile son bulur. Aki yıllar önce kaybettiği sevgilisini anarken, o zaman farkında olmadığı bir şekilde Ritsuko'nun da hikayeye dahil olduğunu öğrenir. Ritsuko şehirden ayrılmaya karar vermiştir ve en az genç adamın duyguları kadar güçlü bir tayfun şehri vurmak üzeredir. Geçmişteki aşkını gözden geçiren Aki şimdiki aşkını kaybetmemek için elinden geleni yapmaya kararlıdır.
Tür : Romantik
Yönetmen : Isao Yukisada
Senaryo : Yuji Sakamoto , Isao Yukisada , Kyouichi Katayama (Kitap)
Görüntü Yönetmeni : Noboru Shinoda
Yapım : 2004, Japonya , 138 dk.
Oyuncular: Takao Osawa , Kou Shibasaki , Masami Nagasawa , Mirai Moriyama , Yuhki Amamai , Minami Ichikawa , Kei Haruna
13 Kasım 2009 Cuma
Çalıntı Gözler
Sanırım bir çok ülkede, her milleti asimile etme çalışmaları olmuş ve hala da oluyor. Bir milletin dilini, dinini değiştirip o ülkenin insanı gibi yapmaya çalışmak, yaşadıklarını yok saymak ne acıdır.
Dedemler Bulgaristan'dan kaçmış 1939 senesinde, mübadele zamanında. 1989 da ise bazı akrabalarımız gelmek zorunda kalmışlardı. O zamanlar neden gelmek zorunda olduklarını hiç anlamamıştım. Bu filmi de seyredince daha iyi anladım.
1989 yılında Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgaristan hükümeti, ülkede yaşayan Türklerin isimlerini değiştirip, asimilasyona uğratmayı amaçlayan "Diriliş Operasyonu" adı altında gizli bir operasyon başlatır. sminin değiştirilmesine karşı çıkan Türk öğretmen Ayten, askerlerin müdahale ettiği bir eylem sırasında kaza sonucu kızını kaybeder. Kazaya neden olan Bulgar asker Ivan ile Ayten, olayın etkisiyle büyük bir şok geçirip hafızalarını kaybederler. Aynı hastaneye yatırılan Ivan ile Ayten kısa bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar.
Yönetmen : Radoslav Spassov
Senaryo : Neri Terzieva, Radoslav Spassov
Oyuncular : Nejat İşler, Valeri Yordanov, Vesala Kazokova
Dedemler Bulgaristan'dan kaçmış 1939 senesinde, mübadele zamanında. 1989 da ise bazı akrabalarımız gelmek zorunda kalmışlardı. O zamanlar neden gelmek zorunda olduklarını hiç anlamamıştım. Bu filmi de seyredince daha iyi anladım.
1989 yılında Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgaristan hükümeti, ülkede yaşayan Türklerin isimlerini değiştirip, asimilasyona uğratmayı amaçlayan "Diriliş Operasyonu" adı altında gizli bir operasyon başlatır. sminin değiştirilmesine karşı çıkan Türk öğretmen Ayten, askerlerin müdahale ettiği bir eylem sırasında kaza sonucu kızını kaybeder. Kazaya neden olan Bulgar asker Ivan ile Ayten, olayın etkisiyle büyük bir şok geçirip hafızalarını kaybederler. Aynı hastaneye yatırılan Ivan ile Ayten kısa bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar.
Yönetmen : Radoslav Spassov
Senaryo : Neri Terzieva, Radoslav Spassov
Oyuncular : Nejat İşler, Valeri Yordanov, Vesala Kazokova
11 Kasım 2009 Çarşamba
Yağmur Altında Şarkı Söylüyorum
Bir zamanlar sinemalar sessizdi. Sessiz sinema dönemini Charlie Chaplin filmlerinden hatırlıyorum. Üzülme, sevinme, küsme aklınıza gelebilecek herşeyi mimikle anlatırlardı. Sonra sesli sinemaya geçildi ve sesli sinemaya geçilmesiyle bir takım aksaklıklar meydana geldi. Mesela güzel bir yüzden güzel ses çıkmıyordu. Sufleler için epey bir uğraş gerekiyordu.
İşte 1952 yapımı Singin'in The Rain filmi de sessiz sinemadan sesli sinemaya geçişi ve geçişte yaşanan aksaklıkları hafızalardan çıkmayacak müziklerle, danslarla ve oyunculuklarıyla mizahi bir biçimde anlatıyor. Gene Kelly'nin yağmur altında tap dans yaparak söylediği şarkı -aynı zamanda filmin adı olan Singin'in The Rain- ise senelerce akıllardan çıkmıyor.
Singin'in The Rain 1952 yapımı bir film olmasına rağmen bugün bile iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmaktadır. Bir sinema şaheseridir ve Amerikan Endüstri Sinemasının ilk 100 ü arasında 5inci sıradadır.
Dönemin en ünlü iki oyuncusu Don ve Lina; son filmlerinde şöfretlerini iyice pekiştirmişler ve yeni filmlerinin çekimlerine başlamaışlardır. Bu sırada diğer stüdyoda çekilen ilk sesli filmin hasılat rekoru kırması üzerine; kendileri de filmlerini çekerler. Çekimler sırasında yaşanan aksaklıklar, Lina'nın cırtlak sesi (playbackle bu sorunu çözüyorlar gerçi) ve galada rezil olmaları; filmi 6 haftada müzikale dönüştürmelerini gerektirir. Don da bu arada tanıştığı ve Lina'nın yerine şarkıları söyleyen Kathy'ye aşık olmuştur .
Yapım:1952 ~ ABD
Tür:Komedi, Müzikal, Romantik
Yönetmen:Gene Kelly, Stanley Donen
Senaryo:Betty Comden, Adolph Green
Yapımcı:Arthur Freed
Görüntü Yönetmeni:Harold Rosson
Müzik:Gene Kelly, Stanley Donen, Nacio Herb Brown, Lennie Hayton, Jeff Alexander
Süre:1 saat 43 dk
Oyuncular: Gene Kelly, Cyd Charisse, Debbie Reynolds, Donald O'Connor, Jean Hagen
İşte 1952 yapımı Singin'in The Rain filmi de sessiz sinemadan sesli sinemaya geçişi ve geçişte yaşanan aksaklıkları hafızalardan çıkmayacak müziklerle, danslarla ve oyunculuklarıyla mizahi bir biçimde anlatıyor. Gene Kelly'nin yağmur altında tap dans yaparak söylediği şarkı -aynı zamanda filmin adı olan Singin'in The Rain- ise senelerce akıllardan çıkmıyor.
Singin'in The Rain 1952 yapımı bir film olmasına rağmen bugün bile iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmaktadır. Bir sinema şaheseridir ve Amerikan Endüstri Sinemasının ilk 100 ü arasında 5inci sıradadır.
Dönemin en ünlü iki oyuncusu Don ve Lina; son filmlerinde şöfretlerini iyice pekiştirmişler ve yeni filmlerinin çekimlerine başlamaışlardır. Bu sırada diğer stüdyoda çekilen ilk sesli filmin hasılat rekoru kırması üzerine; kendileri de filmlerini çekerler. Çekimler sırasında yaşanan aksaklıklar, Lina'nın cırtlak sesi (playbackle bu sorunu çözüyorlar gerçi) ve galada rezil olmaları; filmi 6 haftada müzikale dönüştürmelerini gerektirir. Don da bu arada tanıştığı ve Lina'nın yerine şarkıları söyleyen Kathy'ye aşık olmuştur .
Yapım:1952 ~ ABD
Tür:Komedi, Müzikal, Romantik
Yönetmen:Gene Kelly, Stanley Donen
Senaryo:Betty Comden, Adolph Green
Yapımcı:Arthur Freed
Görüntü Yönetmeni:Harold Rosson
Müzik:Gene Kelly, Stanley Donen, Nacio Herb Brown, Lennie Hayton, Jeff Alexander
Süre:1 saat 43 dk
Oyuncular: Gene Kelly, Cyd Charisse, Debbie Reynolds, Donald O'Connor, Jean Hagen
9 Kasım 2009 Pazartesi
Dead Man
Yorumlamanın zor olduğu filmlerden biri Dead Man. Kimi zaman sizi kırılma noktalarına taşıyacak kimi zaman gülümsetecek bir Jim Jarmush hikayesi. Klasik western filmlerine gönderme yapan Jim Jarmush biraz da çuvaldızı kendine batırarak ya da başkalarına batırarak kızılderililere yapılan katliamı da göz ardı etmiyor. Nobody nin dialogları akılda kalıcı ve defalarca izlemeye değer. Filmi bir klip havasına getiren, filmin müziklerini yapan ise Neil Young. Durağan ama akıcı bir film olan Dead Man, size unutulmaz müzikleri, görüntüleri ve eşsiz finali ile nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir 2 saat vaat ediyor.
Muhasebeci olmak için Batı Amerika'ya giden William Blake, işe başkasının alındığını öğrenir. William Blake ne yapacağına karar vermeye çalışırken kazayla birini öldürür. Kaçan William Blake Nobody isimli bir kızılderiliye rastlar. Nobody, Avrupaya esir olarak götürülmüş orada sahipleri tarafından bir eğitimden geçirilmiştir. Böylece kültürlü bir yerli haline gelen nobody orada eğitimi sırasında okuyarak tanıştığı ünlü ingiliz şair William Blake'le aynı isme sahip olan bu muhasebecinin ölmüş şairin dünyaya adalet dağıtmak üzere dirilmiş sureti olduğunu düşünür ve yardım eder. Blake zamanla acımasız bir katile dönüşür.
7 Kasım 2009 Cumartesi
Johnny Deep -Her Rolün Adamı-
Bazı oyuncular karakterlerini bir elbise gibi taşır üstünde ve üzerine ne giyse yakışır. Ben biraz geç tanıdım Johnny Deep'i, eskiden kim oynadığına bakmadan seyrederdim dizi ve filmleri. Arizona Dream de dikkatimi çeken Johnny Deep'in aslında 21 JumpStreet te ve Elm Sokağında oynadığını farkettim.
9 Haziran 1963 doğumlu Kentucky doğumlu Kızılderili kökenli Johnny Deep 12 yaşında annesinin aldığı gitarla müzik yapmaya başladı. 15 yaşında müzisyen olma umuduyla okulu bıraktı. Fakat umduğu gibi olmadı ve müziği bıraktı.
Los Angeles, Kalifornia'da eşinin yardımıyla Nicholas Cage ile tanıştı ve ilk filmi A Nightmare On Elm Street'de 1984 yılında oynadı. 1987 yılında ise 21 Jump Street adlı dizide oynadı ve gençlerin idolü haline geldi. Ancak Deep'in istediği şey bu değildi. Sadece kendi istediği rollerde oynamak istiyordu.
Kariyer basamaklarını teker teker tırmanmaya başlaması ise Tim Burton'la tanışması sayesinde oldu. 1990 tarihli Edward Scissorhands filminde başrol oynadı. Bu filmden sonra Tim Burton için Jonny Deep vazgeçilmez oldu. Bu ikili daha sonra 1994 yapımı Ed Wood, 1999 yapımı Sleepy Hollow, 2005 yılı yapımı Charlie'nin Çikolata Fabrikası ve Corpse Bride ardından ise 2007 yapımı Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street Alice in Wonderland filminde beraber çalışmışlardır.
Depp 1993 tarihli dram What's Eating Gilbert Grape filminde Leonardo DiCaprio ve Juliette Lewis gibi genç starlarla başrolü paylaşmıştır. Bosna-Hersek doğumlu yönetmen Emir Kusturica'nın Arizona Dream filminde de oynamıştır. Bir gerilim filmi olan Roman Polanski'nin yönettiği The Ninth Gate, bir Stephen King uyarlaması Secret Window, Karındeşen Jack ile ilgili olan From Hell gibi karanlık filmlerin yanında, Chocolat gibi romantik filmlerde ve Once Upon A Time In Mexico gibi aksiyon filmlerinde de oynamıştır. 2004 tarihli Peter Pan'in yazarı J. M. Barrie'yi canlandırdığı Finding Neverland ile Oscar'a aday olmuştur. Fakat bugüne kadar ki filmlerinin doruk noktası Karayip Korsanları olmuştur.
Bazı Bilgiler;
1994 yılında New York'ta bir apartmana çöp dökmek suçundan tutuklandı.
1999 yılında Londra'da bir restorantta paparazzilerle kavga etmek suçundan tutuklandı.
Hollywood ünlüler yoluna 1999 yılında yıldızı yerleştirilmiştir.
The Matrix filmindeki Neo karakteri için düşünülmüş ilk isimlerden biridir (diğeri Tom Cruise); ancak kendisi kabul etmemiştir.
Tim Burton ve Helena Bonham Carter'ın oğulları Billy-Ray Burton'ın vaftiz babasıdır.
3 Yıl arda arda en çok imza veren ve hayranlarına karşı en iyi davranan ünlü seçilmiştir
Lakapları Mr.stench ve colonel.(Stench=pis kokulu,colonel=albay)
Once Upon A Time In Mexico’yu çekmeyi o kadar sevmiş ki kendisine ekstra birkaç sahne daha vermesi için yönetmeni ikna etmiş.
6 Kasım 2009 Cuma
Bu Film Sağlığa Zararlıdır!
Kahveyi sever misin? Ya sigarayı? Benim gibi sigara içiyorsanız ve kahve tutkunuysanız, sigarasız kahve olmaz diyenlerdensiniz büyük ihtimalle. İçmiyorsanız bile bu film canınızı sigara istetecektir (Yasal Uyarı: Sigara sağlığa zararlıdır)
Jim Jarmush'un bir çok ünlü ismi bir araya getirdiği Kahve ve Sigara; fazla ortak konuları olmayan ama tek ortak noktaları kahve ve sigara olan insanları anlatır. Kimisi her ikisine de bağımlıdır. Kimisi nefret eder, kimisi bırakmaya çalışır, kimisi başlamayı düşünür.
Farklı zamanlarda, farklı mekanlarda çekilen, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli 11 kısa filmden oluşan bu filmin çekimlerine 1983 yılında başlanmış,2003 yılında tamamlanmıştır.
Filmin bölümleri
Strange to Meet You / Roberto Benigni, Steven Wright
Twins / Joie Lee, Cinqué Lee
Somewhere in California / Tom Waits, Iggy Pop
Those Things'll Kill Ya / Joseph Rigano, Vinny Vella, Vinny Vella Jr.
Renée / Renee French, E.J. Rodriguez
No Problem / Alex Descas, Isaach De Bankolé
Cousins / Cate Blanchett, Michael Hogan
Jack Shows Meg His Tesla Coil / Jack White, Meg White
Delirium / Genius-GZA, RZA, Bill Murray
Champagne / William Rice, Taylor Mead
Jim Jarmush'un bir çok ünlü ismi bir araya getirdiği Kahve ve Sigara; fazla ortak konuları olmayan ama tek ortak noktaları kahve ve sigara olan insanları anlatır. Kimisi her ikisine de bağımlıdır. Kimisi nefret eder, kimisi bırakmaya çalışır, kimisi başlamayı düşünür.
Farklı zamanlarda, farklı mekanlarda çekilen, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman eğlenceli 11 kısa filmden oluşan bu filmin çekimlerine 1983 yılında başlanmış,2003 yılında tamamlanmıştır.
Filmin bölümleri
Strange to Meet You / Roberto Benigni, Steven Wright
Twins / Joie Lee, Cinqué Lee
Somewhere in California / Tom Waits, Iggy Pop
Those Things'll Kill Ya / Joseph Rigano, Vinny Vella, Vinny Vella Jr.
Renée / Renee French, E.J. Rodriguez
No Problem / Alex Descas, Isaach De Bankolé
Cousins / Cate Blanchett, Michael Hogan
Jack Shows Meg His Tesla Coil / Jack White, Meg White
Delirium / Genius-GZA, RZA, Bill Murray
Champagne / William Rice, Taylor Mead
5 Kasım 2009 Perşembe
Tim Burton
Kafalarının normal işlemediğini düşündüğüm bazı yönetmenler vardır. Tim Burton'da bunlardan biri.
25 Ağustos 1958 yılında doğan Tim Burton ev ve okul yaşamını güç bularak, hayatın gerçekliğinden kaçıp ,sürekli korku filmleri ve düşük bütçeli filmlere sığındı.
Lise yıllarında California Institute of the Arts'a girmek üzere bir Disney bursu kazandı ve 3 yıl eğitim aldıktan Disney stüdyolarına animatör çırağı olarak girmeyi başardı. Projesinde ilk çalıştığı film The Lord Of Rings oldu ancak yapımda adı geçmedi. Sonrasında ise pek te istemediği bir yönde The Fox and the Hound için çizimler yaptı. Ancak Burton'un karakterleri Disney'in sevimli karakter yapısına ters düştüğü için kabul edilmedi.
1982 yılında, Burton, ilk 6 dakikalık stop-motion filmini, çocukken seyrettiği düşük bütçeli filmlerin kahramanı Vincent Perez'den aldığı ilhamla, kendini Vincent Perez olarak hayal eden bir çocuğun hakkında yaptı. Bu stop motion'u , Frankenstein'dan aldığı ilhamla çektiği Frankenweenie adlı kısa film takip etti. Film araba kazasında öldükten sonra tekrar dirilen bir çocuğu anlatmaktaydı. Festivallerde övgüler almasına rağmen Disney bu kısa filmi, çocuklar için korkutucu bularak rafa kaldırdı.
Daha sonra 7 milyon dolarlık bir bütçeyle Pee-Wee's Big Adventure adlı filmi çekti ve 40 milyon dolar hasılat elde etti.
Alfred Hitchcock Presents" ve Shelley Duvall'ın "Faerie Tale Theatre" gibi televizyon dizilerini yönettikten sonra, Burton, sıradaki büyük projeyi kabul etti. Evleri garip bir aile tarafından istila edilen, ölümden sonra yaşamla başa çıkmaya çalışan genç bir çiftin anlatıldığı olağandışı komedi, "Beetlejuice" adlı filmi 1988 yılında çekti. Alec Baldwin, Geena Davis ve Micheal Keaton'ın başrollerini paylaştığı bu film, 80 milyon doların üzerinde hasılat yaptı ve en iyi makyaj dalında Oscar'ı aldı.
Düşük bütçelerle büyük filmler yapabiliyor olması yapımcıların gözünden kaçmadı ve ilk büyük bütçeli film projesi Batman'i 1989 da kabul etti. Batman'in ilk başarısının ardından Batman Returns için tüm kontrolün kendisinde olması şartıyla Warner Bros şirketiyle anlaştı. Fakat bu ikinci filmin hasılatı iyi olsa da, çocuklar için fazla korkutucu bulundu ve izleyiciler filmin fazla seksiliğinden rahatsız oldular. Tim Burton da kendi adına Batman serisine son verdi.
1990 yılında Johnny Deep'le işbirliğinin ilk başladığı Edward Scissorhands'ı yönetti.
1993 yılında yazarlığını ve yapımcılığını üstlendiği ancak zamanlama problemi nedeniyle yönetmenliğini kendisinin yapamadığı "The Nightmare Before Chrismas"'ı çekti.Bir sonraki filmi, "Ed Wood"(1994), yayınlandığı dönemdeki tanıtım başarısızlığına rağmen, eleştirmenler tarafından iyi karşılandı ve Ed Wood Jr. filmlerine halkın ilgisini yeniden canlandırarak gözle görülür bir hayran kitlesi oluşturdu.
1999 sonbaharında "Sleepy Hollow" güçlü kadrosuyla Burton'ın elinden vizyona girdi. Johnny Depp, Michael Gough, Jeffrey Jones, Christopher Walken ve Christina Ricci'nin bir araya geldiği film, genelde eleştirmenlerden olumlu yanıt aldı ve Elfman'ın da yardımıyla yaratılan Gothic atmosfer sayesinde Best Art Direction dalında Oscar'ı aldı.
Burton film kariyerine üçü de "Best Animated Feature Film" dalında Oscar'a aday gösterilen; "Big Fish"(2003), "Charlie and the Chocolate Factory(2005) ve Corpse Bride(2005) ile devam etti.
2010 yılında ise gösterime girmesini dört gözle beklediğim Alice Harikalar Diyarında ile tekrar huzurlarımıza arz-ı endam edecek.
3 Kasım 2009 Salı
Arkadaşım Şeytan
Ruhunuzu şeytana satar mısınız? Eskiden olsa bu soruya evet diyebilirdim. Ama gelin görün ki, şimdi ruhunu şeytana satmanın modası geçmiş, insan şeytandan daha şeytan olmuştur. Öyle ki şeytana bile pabucunu ters giydirecek insanlar vardır.
İşte Arkadaşım Şeytan filminde de Atıf Yılmaz, kendine has ve tarz bir anlatımla bu konuyu işlemiştir ve sanıyorum ki zamanına göre ülkemiz sinema tarihinin en iyi fantastik filmdir.
1988 yapımı bu filmde Ali Poyrazoğlu, Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Fuat Güner, Yaprak Özdemiroğlu, Tarık Pabuçcuoğlu oynamıştır. Filmlerin müzikleri ve koreografileri görülmeye değerdir.
Fatih, barlarda şarkıcılık yapan, başarısız, içine kapanık, pek dostu olmayan bir kişidir.
Dertlerini anlattığı tek dostu, bir vitrin mankenidir.
Tek hayali ünlü bir şarkıcı olmaktır. Ve birgün karşısına şeytan çıkar. Ruhunun karşılığında Fatih'e yardım edeceğini söyler ve Fatih'te ünlü olabilmek için ruhunu şeytana satar. Ama işler ne Fatih'in ne de şeytanın istediği gibi gitmeyecektir.
İşte Arkadaşım Şeytan filminde de Atıf Yılmaz, kendine has ve tarz bir anlatımla bu konuyu işlemiştir ve sanıyorum ki zamanına göre ülkemiz sinema tarihinin en iyi fantastik filmdir.
1988 yapımı bu filmde Ali Poyrazoğlu, Mazhar Alanson, Özkan Uğur, Fuat Güner, Yaprak Özdemiroğlu, Tarık Pabuçcuoğlu oynamıştır. Filmlerin müzikleri ve koreografileri görülmeye değerdir.
Fatih, barlarda şarkıcılık yapan, başarısız, içine kapanık, pek dostu olmayan bir kişidir.
Dertlerini anlattığı tek dostu, bir vitrin mankenidir.
Tek hayali ünlü bir şarkıcı olmaktır. Ve birgün karşısına şeytan çıkar. Ruhunun karşılığında Fatih'e yardım edeceğini söyler ve Fatih'te ünlü olabilmek için ruhunu şeytana satar. Ama işler ne Fatih'in ne de şeytanın istediği gibi gitmeyecektir.
2 Kasım 2009 Pazartesi
"i'm a poor lonesome cowboy"
6 yaşında okumayı öğrendiğimde, ilk çizgi romanlarla başladım kitap serüvenime. Okuduğum ilk çizgi roman Zagor'du. İkinci okuduğum ise ve sonradan vazgeçemeyeceğim, her yeni sayısını dört gözle beklediğim, çizgi filmlerini kaçırmadan takip ettiğim Red Kit oldu.
Daha önce Terence Hill'in oynadığı, Lucky Luke 1 ve 2 olarak sinemaya çekilen, The Adventures of Lucky Luke adıyla dizisi gösterilen, bizde de " Çifte Tabancalı Damat" olarak yerli versiyonu olarak çekilen Red Kit, Belçika-Fransız yapımı olarak tekrar çekildi.
Yan karakterlerde Jesse James, Billy the Kid, Calamity Jane, Pat Poker'e rastlarken, Red Kit'in ezeli düşmanları Daltonlar'a, sadık (!) dostu Rin Tin Tin'e ne yazık ki ratlayamıyoruz.
Belçika'da 21 Ekim'de gösterilmesine rağmen Türkiye vizyon tarihi henüz belli değil.
Red Kit'in yönetmeni James Huth, oyuncular ise;
Jean Dujardin ... Lucky Luke
Melvil Poupaud ... Jesse James
Sylvie Testud ... Calamity Jane
Alexandra Lamy ... Belle
Michaël Youn ... Billy The Kid
Jean-François Balmer ... Le gouverneur
Daniel Prévost ... Pat Poker
Daha önce Terence Hill'in oynadığı, Lucky Luke 1 ve 2 olarak sinemaya çekilen, The Adventures of Lucky Luke adıyla dizisi gösterilen, bizde de " Çifte Tabancalı Damat" olarak yerli versiyonu olarak çekilen Red Kit, Belçika-Fransız yapımı olarak tekrar çekildi.
Yan karakterlerde Jesse James, Billy the Kid, Calamity Jane, Pat Poker'e rastlarken, Red Kit'in ezeli düşmanları Daltonlar'a, sadık (!) dostu Rin Tin Tin'e ne yazık ki ratlayamıyoruz.
Belçika'da 21 Ekim'de gösterilmesine rağmen Türkiye vizyon tarihi henüz belli değil.
Red Kit'in yönetmeni James Huth, oyuncular ise;
Jean Dujardin ... Lucky Luke
Melvil Poupaud ... Jesse James
Sylvie Testud ... Calamity Jane
Alexandra Lamy ... Belle
Michaël Youn ... Billy The Kid
Jean-François Balmer ... Le gouverneur
Daniel Prévost ... Pat Poker
1 Kasım 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)